Hakkımızda

Hukuk ve Uzmanlaşma

            Modern üretim süreçlerini öncekilerden ayıran temel özelliklerden biri, bir ürünün üretim sürecinin tamamını bir kişinin tek başına gerçekleştirmesiyle değil her bir kişinin bütünün belli parçalarını üretmesi şeklinde karşımıza çıkmasıdır. Her ne kadar bu durumun emeğe yabancılaşmaya yol açtığı ya da parçaya odaklanmanın bütüncül bakış açısında zaafa sebebiyet verdiği gibi eleştiriler yapılmaktaysa da, günümüzde gelinen nokta itibariyle aksine bir tutumun pratik gerekliliklerle uyuşmadığı görülmektedir.

            Üretimde uzmanlaşma başlarda sadece sınai üretim için geçerli olsa da zaman içinde hizmet sektörü için de geçerli olmaya başlamıştır. Geçmiş yüzyıllarda bir hekim hemen bütün hastalıklarla ilgilenirken günümüzde tıp bilimi altında onlarca uzmanlık dalı bulunmakta ve süreç içerisinde yenilerinin de ekleneceği öngörülmektedir. Gerek sınai üretim gerekse hizmet sektörü açısından, her geçen daha spesifik standartlar belirlenmekte ve çalışanların daha mikro kapsamlı konularda uzmanlaşması gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Elbette ki, modern bir devlette toplumsal ilişkileri belirleyen temel yapı taşı olan hukuk da bu değişimlerin dışında değildir.

            Gerek avukatlık, gerek akademi, gerekse yargı camiası açısından, ülkemizin hukuk alanında uzmanlaşma bakımından günümüz uluslararası standartlarının biraz gerisinde kaldığı, konunun uzmanlarınca ifade edilmektedir. Hukuk eğitiminin başka bir lisans eğitiminden sonra alınabildiği Birleşik Devletler, avukatlığın sadece ruhsatı alınan alanlarda yapılabildiği Almanya, bu konuda verebileceğimiz örneklerdendir. Öte yandan, Kıta Avrupası hukukunda egemen olan kamu-özel hukuk ayrımının gittikçe önemini yitirdiği, karma birçok alanın ortaya çıktığı ve önem kazandığı görülmektedir. Bu açıdan, yeni oluşmakta olan akademik alanlarda erkenden çalışma yapılmaya başlanması önem arz etmektedir. Yargı mensupları açısından ise, gerek adli gerekse idari yargıda, yargıçların görev süreleri boyunca çok farklı mahkemelerde görevlendirilmeleri ve hizmet içi eğitim eksiklikleri sebebiyle bir uzmanlaşma sorunu olduğundan bahsedilebilir. Bu konuda özellikle idari yargıda daha ciddi sorunların olduğu ifade edilmekle birlikte konu, bu metnin sınırlarını aşmaktadır.

            Hukuk, -yasama faaliyeti gibi istisnalar dışında- kendi başına ortaya somut bir şey koymaktan ziyade hayatın içinde olan olay ve olguları düzenleyen, bunlara ilişkin kurallar koyan bir mahiyettedir. Dolayısıyla, hukukun yanında hukukla neredeyse hiç ilgisi olmayan bir konuda ciddi bilgi sahibi olmanın kişiyi mesleki olarak çok avantajlı bir noktaya getireceğini söylemek yanlış olmaz. Örnek vermek gerekirse, bilişim alanında çalışmak isteyen bir avukatın ya da akademisyenin, bilişim dünyasıyla ilgili ciddi bilgi sahibi olması onun avantajına olacaktır, hatta aksi durumun eksiklik oluşturacağı dahi söylenebilir. Her ne kadar yasal sınırlama olmasa bile, avukatların -ve özellikle büyük büroların- süreç içerisinde belirli alanlarda uzmanlaşmayı tercih ettiği görülmektedir. Bunların yanında, bahsettiğimiz uzmanlık alanlarının hukukun alt dallarına ilişkin cari tasniflerin dışına çıkmaya eğilimli olduğu da ortadadır. Belirtmek gerekir ki hukuk, her şeyden önce hayatta karşımıza çıkan problemleri çözmek -ve problem çıkmaması için tedbir niteliğinde düzenlemeler yapmak- için vardır. Nasıl ki ticaret hukuku esasen medeni hukukun bir dalı iken zamanla özerkleşip çok daha ayrıntılı kuralların mevzubahis olduğu ve başka alanlarla etkileşim halinde bir alan haline geldiyse, bugünkü birçok alanın da süreç içerisinde böyle olabileceğinin kabul edilmesi ve geleneksel sınıflandırmalar/ayrımlar konusunda muhafazakâr bir tutum içinde olunmaması gerektiğini düşünüyoruz.

Ekonomi bilmek, ticaretle uğraşmak isteyenler ya da yönetici olma hedefi olanlar için -neredeyse olmazsa olmaz- bir gereklilik iken, sosyal ve siyasal hadiseleri anlamak isteyen her insan için de asgari düzeyde bir zorunluluktur. Bu yönleriyle hukukla benzeştiği, cümlenin başında ekonomi kelimesi yerine hukuk kelimesini ikame edince anlamsal bir problem ortaya çıkmamasından da görülüyor.

            Bu düşünceler çerçevesinde; hukukla birçok noktada kesişen -hatta benzeşen- ekonomi alanında, bir hukukçu için yarar sağlayabileceğini değerlendirdiğimiz hususlara ilişkin bilgi ve birikimimizi geliştirmek için yola çıkmış bulunuyoruz. Şu an görüntülemekte olduğunuz web sitesi, bu çalışmaların bir görünümü olarak değerlendirilebilir.

            Hukuk ve ekonominin yoğun olarak ilişkide olduğunu düşündüğümüz alanları, günümüz hukuk fakültelerindeki anabilim dalları tasnifini esas alarak şu şekilde sıralayabiliriz:

-İdare Hukuku: Günümüz dünyasında birçok sektör kamu tarafından regülasyonlara tabi tutulmaktadır. Bu regülasyonlar, çoğunlukla idari işlem yoluyla ihdas edildiğinden, idare hukukunun ilgilendirmektedir. Öte yandan, özellikle bağımsız kuruluşlar tarafından regüle edilen sektörlerde çok ayrıntılı tebliğler yayımlanmaktadır. Bu sektörlerden ekonomik yönü ağır basan sektörleri düzenleyen kurumlar (örn: SPK, BDDK, RK, KGK) tarafından yayımlanan regülasyonları kavrayabilmek ve buna uygun faaliyet gösterebilmek için, meselelerin ekonomik yönüne de belli düzeyde vakıf olmak gerekmektedir.

-Ticaret Hukuku: Ticaretin hayattaki en temel ekonomik faaliyet olduğu söylenebilir. Bu bakımdan, ekonomiyle en yakından ilgili hukuk dallarındandır. Türk Ticaret Kanunu çerçevesinde ele alınan konular yanında, genellikle ticaret hukukçuları tarafından çalışma yapılan sermaye piyasaları, bankacılık ve rekabet gibi alanlar, ekonomiyle çok yoğun ilişki içindedir.

-Mali Hukuk: Kamu Maliyesi ile Vergi Hukuku alanları bu kapsamda değerlendirilmekte olup bir kamu hukuku dalı olarak görülmektedir. Özellikle vergi hukuku ekonomiyle yakından ilişkilidir. Ülkemizde kamu gelirlerinin ortalama %85’inin vergilerden elde edildiğini ve kamunun yıllık gelirlerinin ülkemiz GSYH’sinin yaklaşık %30’unu teşkil ettiğini göz önüne aldığımızda, ekonomik yönü ne denli yüksek bir alan olduğu takdir edilebilir.

 

 

Saydığımız alanlar haricinde başka birçok hukuk alanının da ekonomiyle yer yer kesişim içinde olduğunu da ifade etmek gerekir. Burada saydığımız alanlar, kesişimin en yoğun olduğu ve dolayısıyla yukarıda izah ettiğimiz bağlamda çalışmak yapmak isteyenlerin odaklanmasında fayda olacağını düşündüğümüz alanlardır.